GEBELİK VE BÖBREKLERİMİZ
Gebelik ve böbrek ilişkisi üç konu başlığında incelenebilir.
Normal gebelikte böbrekteki fizyolojik değişiklikler
Gebelikte böbrek hastalıkları
Böbrek hastalarında gebelik
NORMAL GEBELİKTE BÖBREKTEKİ FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER
Böbrek boyutları 1-1.5 cm artar, böbrek kanlanması ve buna bağlı olarak glomerüler filtrasyon hızı dediğimiz böbreğin kreatinini ( kas yıkım ürünüdür) temizleme yeteneği artar. Bunun sonucunda da serum kreatinin değerinde düşme olur.Rahmin yaptığı hafif basıya bağlı idrar yolunda genişleme ( üreter dilatasyonu) olabilir. Bazı hormonal değişikler nedeniyle böbreğin sodyumu(tuz) tutma kapasitesi artar. Yaklaşık 900 mEq/L fazla sodyum tutulur, bu miktar gebelik materyali ve annenin hücre dışı sıvısında dağılır ve annede sıvı fazlalığına neden olur, ancak bu normal bir durum olduğu için hipertansiyonu ve ödemi olmayan gebede tuz kısıtlaması yapmak gereksizdir.
Kan basıncı gebeliğin erken dönemlerinde azalmaya başlar, gebeliğin ortasında en düşük seviyeye ulaşır, gebeliğin ilerlemesi ile doğuma ulaşıldığında gebelik öncesi değeri tekrar geri döner. Normal gebelikteki kan basıncı değişiklikleri hafif esansiyel hipertansiyonlu kadınlarda gebeliğin erken döneminde kan basıncında normal azalma görülür, daha sonra normale döner.Gebeliğin son 3 ayında kan basıncında yükselme olduğu zaman yanlışlıkla preeklampsi tanısı konulmasına yol açabilir.
Mineral metabolizmasında da gebelikte normal değişiklikler olur. Serum albumin değerindeki düşmeye bağlı olarak anne adayının kanında kalsiyum düzeyi azalır. Bu durum gebelik boyunca verilen kalsiyum takviyeleri ile kontrol altına alınabilir.
GEBELİKTE BÖBREK HASTALIKLARI
Asemptomatik bakteriüri: İdrar yolu enfeksiyonları gebelikte sık görülür,herhangi bir idrar yakınması olmamasına rağmen idrarda bakteri görülmesi durumuna asemptomatik bakteriüri denir . Gebelerin idrarı gebe olmayanlara göre daha fazla atık madde içerdiğinden bakterilerin üremesi için daha iyi ortam oluşturur.Buna ek olarak üreter dilatasyonu(genişlemesi),idrarın burada birikmesi(staz) ve bazen oluşan obstrüksiyon ( tıkanma) gebe kadınların idrar yolu enfeksiyonuna duyarlılığını artırır.Asemptomatik bakteriüri gebe olmayanlarda herhangi bir sıkıntı yaratmazken, bakteriürili gebelerin %40 kadarında sistit ve piyelonefrite ilerleme söz konusudur. Bu nedenle tüm gebelerin asemptomatik bakteriüri açısından taranması ve idrar kültürü pozitif olanların yani şikayeti olmasa da idrarda bakteri üreyenlerin tedavisi önemlidir. Başlangıçta idrar kültüründe üreme olmayan, steril olan, gebelerin yaklaşık %1-2 sinde daha sonradan bakteriüri gelişebilir. Disürisi ( idrar yaparken yanma) olan gebelerin %30 ‘unda idrar sterildir veya idrar yolu enfeksiyonu olduğu halde idrar tetkikinde her alanda 2 den az lökosit görülebilir.
Semptomatik bakteriüri : Gebelik sırasında semptomatik bakteriüri yukarı üriner sistem enfeksiyonları ( piyelonefrit) ve mesanede lokalize ( sistit) idrar yolu enfeksiyonları olarak iki kısımda incelenebilir.
Akut Piyelonefrit: Piyelonefrit gebelerin %3 ünde septik şoka ve buna bağlı anne ölümüne sebep olabilir. Antibiyotik öncesi dönemlerde bu oran daha da yüksekti. Gebelerde akut piyelonefrit olguları genelde antibiyotik tedavisine çok iyi yanıt verir.48-72 saat içinde klinik düzelme görülür. Ancak sistit ve asemptomatik bakteriürili hastalardan farklı olarak ilerleyen gebelik döneminde tekrarlama riski vardır. Bu nedenle akut piyelonefritli gebeler 2-3 hafta tedavi dozunda antibiyotik kullanmalıdırlar.
Sistit Gebelikte sistit durumlarında tek doz tedaviler bile başarılıdır. Korunmak için sıvı tüketimini artırmak ve evrensel hijyen tedbirlerine uymak yeterlidir.
Perirenal ve renal abse oluşumu veya karbonkül gebeliğin nadir komplikasyonlarından olmasına rağmen doğum sonrası ,postpartum, ateş olduğunda akla gelmelidir. Bu durum ilaç tedavisine gerek kalmadan kendiliğinden de geçebilir.
Akut böbrek yetmezliği(ABY): 1970 yılından önce gebelikte diyaliz tedavisi gerektirecek kadar şiddetli böbrek yetmezliği görülmesi 1/2000-1/5000 kadar sıkken, günümüzde küretaj yasalarının getirdiği serbestlik ve prenatal bakımın iyileşmesine bağlı olarak 1/20000 düzeyine gerilemiştir. Gebelikte akut böbrek yetmezliği, genel populasyonda böbrek yetmezliğine götüren hastalıklarından herhangi birisi ile oluşabilir.Ayrıca gebeliğin erken döneminde hiperemezis gravidaruma ( gebeliğe bağlı yoğun kusmalar) bağlı sıvı kaybı ile gelişen prerenal ABY ve septik düşükten ,abortustan, ileri gelen akut tübüler nekrozda görülebilir. Gebeliğin geç dönemlerinde preeklampsinin bir varyantı olan HELLP (hemoliz, karaciğer enzim yüksekliği, kan pulcuklarında azalma) sendromu tedavi edilmezse böbrek yetmezliğine sebep olabilir.
ÖNCEDEN BÖBREK YETMEZLİĞİ OLANLARDA GEBELİK
Ciddi renal hastalık, sağlıklı gebelik için gerekli olan damarsal ve kan dolaşımı ile ilgili olması gereken fizyolojik değişimleri bozabilir.
Gebeliğin 20. Haftasından sonra ortaya çıkan kan basıncı yüksekliği, vucutta yaygın ödem ve idrarda protein kaçağı ile karakterize olanpreeklampsi riski diğer sağlıklı gebelere göre artar.
Böbrek hastalığı olan gebelerde erken doğum ve bebekte intrauterin gelişme geriliği riski artar.
Diabet hastalığına ikincil gelişen böbrek hastalığı (diabetik nefropati)bulunan gebeler, sıkı kan şekeri ve kan basıncı kontrolü yapılmak koşulu ile gebeliklerini sağlıklı olarak tamamlayabilirler. Gebelik esnasında böbrek fonksiyonlarında bir miktar kötüleşme riski olmakla beraber doğumdan sonra 2-3 ay içinde gebelik öncesi değerlere düşüş gözlenir.
GEBELİK VE HİPERTANSİYON
Gebelikte kan basıncının 140/90 mmHg üzerinde olması hipertansiyon olarak tanımlanır;
Getasyonel hipertansiyon: Gebeliğin 20. Haftasından sonra başlar, doğumdan sonra 2-3 ay içinde normal değerlere geri döner. Ailesinde hipertansiyon bulunan gebelerde diğer gebelere göre risk daha fazladır. İdrada protein kaçağı ve ödem genelde görülmez.
Preeklampsi: Gebeliğin 20. Haftasından sonra başlar, proteinüri( İdrarda protein olması), vücutta yaygın ödemler ile karakterizedir.
Kronik hipertansiyon: Gebeliğin 20. Haftasından önce kan basıncının 140/90 mmHg üzerine çıkması durumudur.
UzmanDr.PINAR ERGİN,
DAHİLİYE&NEFROLOJİ
30/05/2013