GEBELİKTE BESLENME
Biliyoruz ki aynı anne-babadan olan genetik yapısı aynı kardeşler bile ne aynı fizik yapıya ne de aynı zekaya sahip olmaktadırlar .Epigenetik alanında ki gelişmeler bize klasik genetiğin resmin sadece bir parçası olabileceğini göstermiştir.Kısaca kim olduğumuzu belirleyen sadece genlerimiz değil,bu genlerin hangilerinin ifade bulduğu veya hangi dereceye kadar ifade bulduğudur.Doğal olarak çocuğumuza hangi genleri aktaracağımızı seçme şansımız yok ama bu genlerin hangilerine ifade şansı vereceğimiz konusuna özellikle beslenme, değiştireceğimiz çevresel faktörler ve düzelteceğimiz hormonal yapımız yoluyla müdahale edebiliriz.
Esasen spermle yumurtanın birleşmesinden önce ,gebeliği oluşturan tohumlarımızın gelişimi için, 3 aylık bir hazırlık süreci vardır ve müdahalemiz bu 3 ayıda kapsamalıdır.İçinde yaşadığımız çevre şartları, hormonal yapımız ve beslenme şeklimiz de yapacağımız olumlu değişimler doğacak bebeğin hatta onun da çocuklarının daha sağlıklı olmasını sağlayacaktır.Konumuz olan beslenmenin,bu nedenle, gebelikten daha önemli olduğu bir dönem yoktur.
Tüm bu nedenlerle anne adayları gebelikten 3 ay öncesinden başlayarak,gebelikleri boyunca ,dengeli ve yeterli beslenmeleri konusunda desteklenmelidir.Doğru beslenme konusunda atılacak her adımın , hamileliğin hangi ayı olursa olsun önemli olduğu vurgulanmalı ‘gebeliğim zaten ilerledi artık olan olmuştur ‘ diye düşünülmesinin doğru olmadığı anlatılmalıdır .
GEBELİK & İLK MUAYENE
Burada öncelikle alınması gerekli olan kilo belirlenmelidir, bu her anne adayında farklıdır ve gebelik öncesi kiloyla ,daha doğrusu vücut kitle indeksiyle (VKİ) orantılıdır.
VKİ=Ağırlığınız (kg)/boyunuzun karesi(metre olarak)
Ardından VKİ hesaplanan gebe veya anne adayının beslenme alışkanlıkları ve düzenine etki edebilecek tüm etkenler 4 farklı tıbbi-besinsel-psikososyal-geçmiş gebelik öyküleri, açıdan detaylandırılmalıdır.
Tıbbi olarak özel beslenme şekli gerektiren şeker hastalığı veya gebeliğe bağlı şeker hastalığı , geçmiş gebeliklerindeki düşük doğum ağırlıklı bebek öyküsü önemlidir.
Besinsel açıdan vejeteryan olup olmadığı, çok önemlidir.Vitamin,mineral veya bitkisel destek hapları kullanımı , kültürel veya dini inanışa bağlı olan beslenme alışkanlıkları sorgulanır, örneğin oruç tutma gibi durumlar hakkında bilgilendirme yapılır.
Psikososyal olaraksa gebeliğin istenerek mi? kazara mı? oluştuğu gibi faktörler önemlidir .
İlk gebelik muayenesinde anne adayından günlük beslenmeyi takip açısından yenilen her şeyin not edilmesi istenir, böylece bir sonraki günün yemek programı daha sağlıklı olarak yapılabilir. Bunun bir faydası da akşam eve gelen baba adayı ile bunun paylaşılıp, onun da gebelik sürecine katılımının sağlanmasıdır.
Tüm bu bilgiler ışığında anne adayına ne kadar kilo alması ,hangi vitamin-minerali kullanması gerektiği , ayrıca yaşayabileceği bulantı-kusma,mide yanması,kabızlık gibi durumlar hakkında da danışmanlık verilir.
GEBELİK & KİLO ALMA ÖNERİLERİ
Gebelik sırasında alınması önerilen kilo, anne adayının gebelik öncesi VKİ ile bağlantılıdır.Ancak toplamda alınan kilo yanında bu kiloların hangi biçimde alındığı da önemlidir.Her muayenede alınan kilo not edilmeli ve dengenin bozulduğu durumlarda müdahale edilmelidir. Birçok uluslararası kuruluşun önerisi;
Gebelikte 3.aydan sonra haftada
Düşük VKİ((19.8) 12-18 kilo 0,5-1 kilo
Normal VKİ(19.8-26) 11,5-16kilo 0,4 kilo
Yüksek VKİ()26-29) 7-11 kilo 0,3 kilo
Obez VKİ()29) en az 6 kilo 0,25 kilo
Yukarıdaki tablonun tek istisnası ilk 3 aydır,bu dönemde biraz kilo kaybı normal kabul edilebilir ama genelde 1-4 kg civarında kilo artışı olması daha sıkça görülür ve önerilir .Yapılan çalışmalarda bu tabloda da önerilen kilo alımının altında kilo alımıyla erken doğum , düşük doğum ağırlıklı bebek doğumu ve doğum sonrası emzirememe, üstünde kilo alınmasıyla da yüksek kilolu bebek doğumu arasında güçlü bağlantı saptanmıştır.Özellikle gebeliği boyunca 16 kilo üzerinde alanların doğum sonrasında da bu kiloyu uzun süre veremediği saptanmıştır.Bir başka çalışmaysa kilo alımının gebeliğin ilk 20 haftasında fazla olduğu gebelerde doğum sonrası kilo vermenin daha güç olduğunu göstermektedir.
Zayıf kadınlar;Anne karnındaki bebeğin gelişmesinde gerilik, amnion suyunun azalması ve düşük kilolu bebek doğurma riskleri fazladır, bir de gebelik sırasında yeterli kilo alamazlarsa bu riskler daha da artar.
Kilolu kadınlar;bebeklerinde beyin omurilik kusurları,kalp damar bozuklukları,yarık damak,hidrosefali gibi doğuştan olan anormallik görülme riski artar, ayrıca doğumun zor olması da görülebilen risklerdendir.Bu risklerin artmasındaki neden tanı konulmamış şeker hastalığı olabileceği gibi,gebede ki bu aşırı kilo-obezitenin bazı besin eksiklikleriyle özellikle folik asit eksikliğiyle beraber de olabilmesidir.
VKİ 27 nin üzerinde olarak gebeliğe başlayan anne adaylarında gebelik şekeri,hipertansiyon,pıhtı oluşmasına bağlı damar tıkanıklıkları, inme ve idrar yolu enfeksiyonu oluşma riski artar.Bu durumda ki anne adaylarının diyetisyen kontrolünde gebeliklerinin devamı önemlidir ayrıca yürüyüş teşvik edilmeli ve ayda en az 0,5 kilo almasına uygun beslenme rejimi uygulaması sağlanmalıdır.Unutulmamalıdır ki gebelik boyunca kilo verdirici bir beslenme rejimi kesinlikle önerilmemektedir.
Fazla kilo alımı; VKİ ne göre hesaplanan gebeye uygun aylık kilo alma hedefinin üzerine çıkılmasıdır, ancak uluslararası otoriteler gebeliğin her ayı için geçerli olmak üzere 3 kilo üzerinde kilo alımının da incelenmesini
önermektedirler. Bizim kültürümüzde gebeler için ‘iki canlı o nedenle iki kişilik yemeli’ diye yanlış bir düşünce oldukça yaygındır, bu nedenle birçok anne adayı gebelik öncesi kaçındıkları tatlı ve yiyecekleri bolca tüketmeye başlarlar.Ayrıca özellikle ilk 3 ayda gebede hakim olan progesteron hormonunun doğal olarak yaptığı etkiyle anne adayında artan halsizlik ve buna eklenebilen bebeğimi düşürürüm korkusuyla tercih edilen hareketsiz yaşam tarzı anne adayının dengeli beslense bile kalori harcaması azaldığı için aşırı kilo almasına neden olur.Ayrıca anne adayları gebelikten dolayı yapay tatlandırıcı kullanımını bırakırlar ve sağlıklı beslenme adına bol meyve suyu da tüketirlerse kolayca kilolarına kilo katarlar.Meyve suyu tüketimi yapılan araştırmalarda gebelik döneminde alınan kiloların en sık karşılaşılan nedenidir.
Fazla alınan kilonun nedeni tespit edildikten sonra anne adayıyla bunu önlemek için yapılacak besinsel veya yaşam şekliyle ilgili değişiklikler tartışılır, ayrıca uygun beslenme rejimi için diyetisyene yönlendirilir.Bu konuda gebeyle her muayenede özellikle konuşulmasının ve kilo kontrolü konusunda teşvik edilmesinin yapılan çalışmalarda etkili olduğu saptanmıştır
Fazla kilo alımı saptandığında dikkate alınacaklar;
1-Önceki kilonun ölçümünde veya kaydında hata olasılığı değerlendirilir
2-Kilo alma düzeni incelenir, 1 önceki ay az kilo alınmışsa sonraki ay fazla alınabilir
3-Ödem- şişkinlikte artış var mı?
4-İştah artışı var mı, fast food tarzı mı beslenmeye başlamış? Tatlı-meyve suyu tüketimini mi artırmış
5-Psikolojik olarak veya sosyal olarak hayatında değişiklik var mı? Sıkıntıdan aşırı yemek yiyen veya iştahtan kesilen birçok anne adayı vardır.
6-Fiziksel aktivitesinde yorgunluğa veya yatak istirahatine bağlı azalma var mı…
Düşük kilo alımı; Normal VKİ ile gebe kalan bir anne adayı ilk 5 ayda yaklaşık 5 kilo almalıdır , kilolu ise 2,5-3,5 kilo ,zayıf ise 7-8 kilo arasında almalıdır.Aylık bazdaysa normal VKİ olan gebenin ayda 1 kilodan , kilolu VKİ olan gebenin ise ayda 0,5 kilodan az alması düşük kilo alımı olarak değerlendirilir.Yapılan birçok çalışmada gebeliğin ilerleyen dönemlerinde düşük kilo alımıyla erken doğum arasında ilişki saptanmıştır.
Düşük kilo alımında dikkate alınacaklar;
1-Sadece o ay değil ,gebeliğiniz sırasında tüm alınan kiloyu dikkate alın.Nedenine gelince,çok kilo alınan ayın sonrası anne adayı dikkat ederek az kilo alabilir yalnız bu sonraki aylarda da böyle devam etmemelidir,
2-Bir önceki kilo yanlış kaydedilmiş olabilir mi, kıyafet farkı var mı dikkate alınmalıdır,
3-Vücutta ödeme bakılmalıdır,
4-Bulantı, kusma, ishal veya başka bir hastalık varlığı önemlidir,
5-Yeme kusuru, kilo alma korkusu sorgulanmalıdır,
6-Erken doyma var mı sorgulanmalıdır .Bazen aşırı sıvı tüketiminin iştahı kapayabileceği dikkate alınmalıdır, böyle durumlarda kalorisi az sıvıları kalorililerle değiştirmek gerekebilir,
7-Çeşitli psikososyal sorunların örneğin istenmeden gebe kalınması, aile desteği olmaması, iş kaybı gibi nedenlerin yeme sorunu yaratabileceği dikkate alınmalıdır,
8-Ekonomik nedenlerle olabilecek beslenme yetersizliği veya uyuşturucu kullanımının da iştahı azaltabileceği dikkate alınmalıdır.
GEBELİK & BESİN İHTİYACI
KALORİ ; Gebelik sırasındaki kalori ihtiyacı gebelik öncesi kilo ,gebeliğin tek veya çoğul olması, anne adayının günlük aktivitesi veya gebelik boyunca kilo alım hedefi gibi faktörlere bağlı değişkenlik gösterebilir.Gebe olmayan aktif, çalışan bir kadında günlük ihtiyaç yaklaşık 2200, daha durağan yaşayan bir kadındaysa 1600 kaloridir.Gebeliğin ilk 3 ayında ekstra kalori ihtiyacı yoktur ama sonraki 3 ayda günlük 340, son 3 ayda da günlük 450 kilokalori fazladan alınması bebeğin sağlıklı gelişimi için yeterlidir.Bu fazla kalori her yemekte birkaç kaşık fazla yenilerek sağlanabilir ancak önemli olan bu kalori ihtiyacını karşılarken besleyici değeri yüksek gıdaları tüketmektir.Bu arada ‘iki canlısın iki kişilik yemen lazım’ gibi önerilere kulak asılmaması gerektiği de unutulmamalıdır.
Vücudumuz kalori ihtiyacını önce karbonhidratlardan sağlamaya çalışır, eğer yeterli karbonhidrat alınmazsa vücudumuz o zaman kalori ihtiyacını yağlar ve proteinlerden sağlar.Böyle bir durumda 2 sonuç ortaya çıkar, birinci olarak vücudumuzun yapıtaşı olan , beyin ve sinir sistemi gelişimini sağlayan proteinler gereksiz harcanmış olur ,ikinci olarak ise yağ metabolizması sonucu ketonlar açığa çıkar bu da bebeğin vücudunda asit-baz dengesini bozarak beyin gelişimini olumsuz etkileyebilir.
KARBONHİDRATLAR; Gebede k.hidratlar vücuda enerji sağlayan ana besin gurubudur , günlük diyetin %50 sini oluşturmalıdırlar.Ancak basit karbonhidratların(beyaz undan yapılan ürünler,pirinç, şeker) besin değeri az kalorileri çoktur.Kompleks karbonhidratların (kepekli-tam tahıl ürünler,esmer pirinç, bulgur,kuru fasulye,bezelye,kabuğuyla yenen taze patates) ve taze meyvelerinse kalori değeri yanında içeriklerinde ki bolca lif kabızlık ve hemoroid oluşumunu engeller ve B-vitaminleri,çinko,selenyum,krom ve magnezyumdan da zengindirler.Bu nedenle gebeler beslenme planlarını yaparken yeterli miktarda ama özellikle kompleks karbonhidrat almaya dikkat etmelidirler.Kilo almamak için yetersiz k.hidratlı beslenen anne adayları hem hazımsızlık-kabızlık gibi sorunlar, hem vitamin eksikliği, hem de vücut için gereken enerjiyi protein ve yağların yıkımıyla sağlayacağı için gelişimsel sorunlarla karşılaşırlar.Günlük k.hidrat ihtiyacı normalde 130 gr iken gebede 175 gramdır.İhtiyaçtan fazla alınan karbonhidratların eğer enerji olarak kullanılmazlarsa vücutta yağ olarak depolanacağı unutulmamalıdır.
PROTEİNLER; Proteinler doku gelişmesi için gerekli yapıtaşlarıdır, gebelik de eksikliğinin nelere mal olabileceğini kestirmek zordur.Düşük proteinle beslenenlerin çoğunda protein eksikliği yanında kalori açığı da vardır.Kadın da hayvansal veya bitkisel kaynaklardan eşit oranda karşılanması gereken günlük protein ihtiyacı kilo başına 0,8 gr iken bu gebede 1,1 gr dır ,ancak çoğul gebeliklerde ve ergenlik yaşındaki gebelerde ihtiyaç daha fazladır.Bu ihtiyaç kırmızı veya beyaz et, süt ve süt ürünleri,yumurta, balık, kuru baklagiller-fasulye,mercimek,barbunya- vb gibi besinlerden karşılanmalıdır.Ancak çiğ ve/veya iyi pişmemiş, çiğköfte,salam,sosis,sucuk gibi et ve et ürünlerinden bulaşabilecek toxoplazma enfeksiyonu riski ve katkı-koruyucu içermeleri nedeniyle uzak durulmalıdır.
YAĞLAR; Günlük yağ ihtiyacı gebelikte değişmez ,günlük kalori ihtiyacının %30 u yağlardan karşılanmalıdır, ancak tereyağ ,margarin gibi doymuş yağların tüketimi sınırlandırılıp, daha çok ayçiçeği, fındık, soya veya zeytin yağı gibi doymamış yağlar tüketilmelidir.Beslenmede de yarım yağlı süt-yoğurt , yağlı kırmızı et yerine yağsız et ve haftada 2-3 kez balık eti tercih edilmelidir.
GEBELİK & TAKVİYELER
Gebelikte besin,vitamin, mineral takviyeleri, Türkiye maternal fetal tıp ve perinatoloji derneği, Türk perinatoloji derneği gibi derneklerin önerileri doğrultusunda yapılmalıdır.Bu derneklere göre rutin folik asit takviyesi şarttır , vitamin-mineral takviyesiyse çoğul gebeliklerde,gebeliğin erken dönemlerinde bulantı- kusma nedeniyle veya çeşitli nedenlerle düzenli beslenemeyenlerde, ağır sigara veya alkol kullanıcılarında, vejeteryanlarda ve erken yaşlarda gebe kalanlarda önerilmelidir.Unutulmamalıdır ki hiçbir vitamin hapı takviyesi sağlıklı beslenmenin yerini dolduramaz.
Esansiyel Yağ Asitleri; Vücudumuz için gerekli olan esansiyel yağ asidlerinin bazıları vücudumuzda sentezlenemez, hayati önem taşıdıkları içinde dışarıdan alınmaları gerekmektedir.Gebelikte de bu esansiyel yağlar plasenta yoluyla anneden, karnındaki bebeğe geçerler.
Esansiyel yağ asitleri;omega 3(DHA, EPA),omega 6(AA)
Ceviz,vb kabuklu yemişlerde bulunan bitkisel Omega 3 çeşidi Alfa linoleic asitin ,gebelikte esas takviyesi önerilen,EPA ve DHA’ya dönüşmesi için çok fazla miktarda tüketilmesi ve bu dönüşüm için çok uzun bir sure beklenmesi gerekir. Bu nedenle gebelikte Omega 3 ün, EPA + DHA çeşidinin alımı daha değerlidir. Biliyoruz ki Dokosaheksaenoik asit (DHA) ve eikosapentaenoik asit (EPA) en önemli çoklu doymamış uzun zincirli Omega 3 yağ asitleridir ,özellikle sinir sistemi ve büyüme başta olmak üzere fetal gelişim için gebelik boyunca yeterince alınmaları çok önemlidir.Özellikle DHA anne karnındaki bebeğin beyin-santral sinir sistemi ve gözdeki retinasının gelişimi için şarttır , bu gelişimin gebeliğin son 3 ayında hızlandığı ve bu hızlı gelişimin erken bebeklik döneminde de devam ettiği unutulmamalıdır.Ayrıca yeterli EPA+DHA tüketen gebelerin bebeklerinin doğum sonu 6 aylıkken sosyal yeteneklerinin tüketmeyenlere göre daha iyi olduğu kanıtlanmıştır .Bir diğer bulgu da bu bebeklerde alerjik hastalık ve astım görülme sıklığının azalmasıdır.Birçok çalışmada da gebelik süresince yeterli Omega 3 alanlarda gebelik süresinin ve bebeğin doğum ağırlığının arttığı ve 34 hafta öncesi doğumların anlamlı oranda az olduğu saptanmıştır.Tekrarlayan düşükleri önlemede omega3 kullanımıyla ilgili olarak ise özellikle antifosfolipid müsbetliği olanlarda başarılı sonuçlar alınmaktadır. Günde 150mg’dan az EPA+DHA tüketen gebelerdeyse erken doğum riskinin en yüksek düzeye ulaştığını gösterir çalışmalar vardır. Omega 3 desteğinin doğum sonrası da devam etmesi hem sütle bebeğe geçmesi ,hem de doğum sonu depresyonuna karşı koruyucu olması nedeniyle, önerilmektedir.
Tüm bu nedenlerle omega3(DHA+EPA) takviyesinin yaz-kış tüm gebe ve emziren annelere günde 500-1000mg olarak verilmesi önerilir;
-Alınması gereken en düşük DHA miktarı 225 mg.dır ve EPA/DHA oranı 3/2 olmalıdır,
-Balık,özellikle somon, gövdesinden üretilen trigliserid formundaki saf omega 3 içeren takviye tercih edilmelidir,
-Civa, kurşun ve diğer ağır metaller ile kirletilmemiş balıktan elde edilen farmasötik kalitede,GMP onaylı Omega 3 balık yağı kullanılmalıdır.
-Omega 3 yağ asitleri havayla temas edince oksitlenip bozulurlar bu nedenle ileri teknoloji ürünü kapsül içinde azot gazı kabarcığı içeren veya 2 parmak arasında sıktığınızda sert olan kapsül formlarının tercih edilmesi daha doğru olacaktır
.
A-Vitamini; Görme fonksiyonu, hücre büyüme ve farklılaşması ve bağışıklık sistemi için gereklidir.Yeşil yapraklı ve turuncu sebzelerde özellikle A-vitamininin zararsız türevi olan b-karoten bulunur.Ancak et,süt,yumurta,balık ve tavukta A-vitaminin zararlı türevi olan retinol bulunmaktadır, özellikle ülkemiz de sıkça tüketilen karaciğer içerdiği yüksek retinol nedeniyle gebelikte tüketilmemelidir. Ayrıca gebelere önerilecek vitamin haplarında da muhakkak A-vitamininin hangi türü olduğu belirli olmalıdır, günlük 2500IU önerilen dozdur.Önemli bir konuda A-vitaminin bir diğer formunun ilaç olarak akne(sivilce) tedavisinde kullanılmasıdır , üreme çağında kullanımında muhakkak doğum kontrolü önerilmelidir.
Folik Asit; Gebeliğin başında vücutta yetersiz olması durumunda anne karnında ki bebekte nöral tüp kusurlarına (NTD), yani sinir sistemiyle ilgili kusurlara neden olmaktadır.Günlük alınması önerilen dozu 600 mikrogramdır, koyu yeşil yapraklı sebzeler,narenciye,çilek,baklagiller, tam tahıllar ve çoğu gelişmiş ülkede bulunan folik asitle zenginleştirilmiş gıdalarda bulunur.Gebelikten 3 ay önce başlanıp gebeliğin 4. ayına kadar günlük diyet dışında ekstra 400 mikrogram kullanımı halinde bu kusurun oluşumunu %70 oranında azalttığı bilinmektedir.Ayrıca daha önce bu tip sorunlu bebek doğuran anne adaylarının günde 4-5 mg folik asit alması önerilmektedir.Birçok gebelik plansız oluşmaktadır bu nedenle özellikle üreme çağında ki kadınların gebelik planlamasalar bile gebe kalırlarsa kürtaj olmayacaklarsa, muhakkak folik asit tableti kullanmaları önerilmelidir.
D-Vitamini; Kemik gelişimi ve fosfor ile kalsiyumun vücuda emilimi ve kullanımını düzenler.Yağlı balıklar, yumurta ve bazı tahıllarda bulunsa da ana kaynağı güneşlenme sırasında deride sentezlenmesidir.Eksikliğinde doğan bebekte raşitizm, osteomalazi gibi kemik hastalıklarına neden olur. Rutin olarak gebeye takviyesi önerilmese de, güneş ışığına dini veya kültürel nedenlerle yeterli maruz kalmayanlar , yetersiz beslenenler ve kilolu (VKİ 30 üzeri) kadınlarda eksikliğine dikkat edilmelidir.
E-Vitamini; Gebelerde E-vitamini seviyesinde düşüş olmamaktadır.Ancak yetersiz E-vitamini alımının , pre-eklampsi, düşük doğum ağırlıklı bebekler ve dekolman plasentayla alakası olabileceği yönünde görüşler vardır .Ancak, gebelikte önleyici E- vitamini verilmesinin pre-eklampsi ve düşük doğum ağırlığını azalttığı kanıtlanamamıştır. Bu nedenle gebelerde önleyici-koruyucu kullanımı önerilmez.
K-Vitamini; Gebeliklerde K-vitamini eksikliği son derece nadirdir,bu nedenle koruyucu-önleyici kullanımı önerilmez.Gebeliğin pıhtılaşma faktörlerinde artışa neden olması nedeniyle K-vitamini kullanımının pıhtı oluşma riskini artırdığı bile söylenebilir.
C-Vitamini; C-vitamini bağdokusu ve kollajen yapımında ve antioksidan sistemde görev alır ve gebelikte C-vitamini seviyesi %50 oranında azalır. Gebelikte C-vitamini eksikliğine bağlı pre-eklampsi, düşük doğum ağırlığı ve kansızlık gelişebilir. Gebelikte yeterli alım diyetten sağlanabileceğinden, koruyucu-önleyici C- vitamini verilmesinin kötü gebelik sonuçlarına faydası olduğuna dair herhangi bir kanıt yoktur.
B1(tiamin) ve B2(riboflavin) Vitamini; Gebelikte tüm B-vitamin bileşenleri azalmaktaysa da, Tiamin (B1 vitamini) ve Riboflavin (B2vitamini)’in gebelikte eksiklikleri nadirdir. Bu nedenle bunların takviyesine gerek yoktur.
Vitamin B6; Gebelikte genellikle diğer B-vitaminleriyle beraber eksikliği görülür ve pre-eklampsi(gebelik zehirlenmesi), hiperemezis gravidarum gibi gebelik bulantı-kusmalarında artış, bebekte nörolojik bozukluklar ve bağışıklık sistemi bozukluklarına neden olabilir.Böyle olsa da gebelikte önleyici-koruyucu kullanımın yararlı olduğu kanıtlanamamıştır.Hatta aşırı kullanımda halsizlik ve yürüme bozukluğuna neden olabilir.Ancak madde bağımlılığı, çoğul gebeliği,adolesan gebeliklerinde ve yetersiz beslenenlerde 2 mg/gün dozunda vitamin B6 takviyesi yapılmalıdır.
Vitamin B12; VitaminB12 eksikliğinde, megaloblastik anemi(kansızlık), anne karnında bebek ölümleri izlenebilir. Normalde gebelikte besinlerle yeterli alım sağlanabildiği için koruyucu-önleyici takviyesi gerekli değildir ,sadece katı vejetaryenlerde, barsaklardan emilimini bozan durumlarda önleyici-koruyucu kullanımı gerekmektedir.
Demir; Kırmızı kan hücrelerinin oluşumunu yani kan yapımını sağlar, bu nedenle demir haplarına sıklıkla ‘kan hapı’ denmektedir .Demir eksikliği anemisi (kansızlığı) yetersiz beslenmeye bağlı karşımıza çıkan en sık tablodur ve anne karnında ki bebeğin yetersiz büyümesine,erken doğuma,hatta anne-bebek ölümüne bile neden olabilir.Çözümü ise çok basit olarak demir takviyesidir.Demir vücuda kırmızı et, yumurta sarısı gibi hayvani veya tahıllar, kuru meyve,bezelye, ıspanak,fasulye,mercimek, badem, ceviz gibi bitkisel gıdalarla alınır.Hayvani gıdalardan alınan demir bitkisel gıdalardakine göre vücudumuzca 3 kat daha iyi emilir.Bitkisel gıdalardan alınan demir eğer beraberinde C-vitaminli besinler veya hayvani gıdalardan alınan demir varsa daha iyi emilir.Genelde besinlerdeki demirin emilimini beraberinde alınan kepekli gıdalar ,kalsiyum özellikle tablet şeklinde ,süt ürünleri ,çay olumsuz etkiler.Demir tabletleri tek başına ,yemek aralarında bir miktar su veya portakal suyuyla alınmalı ,eğer mide rahatsızlığı yapıyorsa bunu önlemek için gece yatarken alınmalıdır ayrıca demirin ,artı3 değerlikli ferrik formunun mide-barsak üzerine yan etkisi daha az olduğundan böyle durumlarda tercih edilmelidirler.
Günlük demir ihtiyacı normalde 15 mg iken gebelikte,artan kan hacmi ve bebeğin vücudunda demiri depolamasından ötürü , 30 mg.a çıkar.Gebeler ilk muayenelerinde demir eksikliği açısından tetkik edilirler ve demirden zengin ve emilimini artırıcı gıdalarla beslenmeleri için teşvik edilirler.Kan değerlerinin,
İlk ve üçüncü 3 ayda hct-33 hgb-11
İkinci 3 ayda hct-32 hgb 10,5 , olması normaldir.
Önemli bir noktaysa kansızlığı olmayan ve iyi beslenen gebelerde rutin demir takviyesinin anne veya bebek sağlığı üzerine faydası olmayacağı gibi gebelikte zaten sık olan kabızlık, hazımsızlık,bulantı yapma, vb gibi şikayetleri daha da artıracağıdır.Bu nedenle düzenli kan tetkiklerini yaptıran ve demir eksikliği olmayan tüm gebelere sadece düşük doz,30 mg/gün demir takviyesi koruyucu amaçla verilmelidir(2003-ACOG).
Kalsiyum; Kemik ve diş gelişimi ,sinir sistemi ve kalp kaslarının çalışması için gereklidir. Gebelik boyunca ve emzirme döneminde ihtiyaç artar.Yeterli alınamazsa, anne karnında ki bebek kendine yetecek kalsiyumu her şekilde anne vücudundan alacağından, annede eksilir.
Düşük kalsiyum alımı gebelik hipertansiyonuyla da ilişkilendirilmiş ancak, diyetle yeterli kalsiyum alanlara, bunun önlenmesi amacıyla takviyesinin bir yararı saptanamamıştır.19 yaş üstü gebelerde günlük 1000mg, 19 yaş altı gebelerdeyse 1300 mg kalsiyum alımının yeterli olduğu saptanmıştır. Kalsiyumu almanın en iyi yolu besinlerle almaktır, dengeli beslenen bir gebede eksikliği nadiren mümkündür,ancak diyette yeterli doz alınamıyorsa kalsiyum tabletleriyle takviye edilmelidir.Kalsiyumu gebeler en fazla süt ve peynir, yoğurt, vb gibi süt ürünlerinden alırlar.Bir bardak süt veya bir kase yoğurtta 300 mg kalsiyum bulunur,ancak az yağlı süt ve süt ürünlerinde de kalsiyum aynı miktarda bulunduğundan kalori hesabında dikkate alınmalıdırlar.
İyot; Gebelere rutin iyot takviyesiyle ile ilgili henüz veri yok ve iyodun potansiyel zararlı etkileri bilinmiyor ama aşırı yüksek doz takviyesi yapılmadıktan sonra faydasının, zararından daha fazla olduğu kabul ediliyor. Bu nedenle Amerikan Tiroid Cemiyeti(2006) tüm gebe ve emziren kadınlara günlük 150 μg iyot takviyesi önermektedir.Ancak hipertiroidi varlığında dikkatli olunmalıdır.Önemli bir nokta da yaygın kullanılan,birçok pronatal vitamin tabletinde iyot bulunmadığıdır.
Magnezyum; Gebelik, anne adayında magnezyum eksikliğine neden olmamaktadır.Ancak gebelikte magnezyum eksikliğinin, pre-eklampsi ve erken doğum riskinde artış ile ilişkili olduğu söylense de, yapılan çalışmalarda gebelikte önleyici olarak magnezyum kullanımının herhangi bir gebelik sonucunda iyileşme sağladığı gösterilememiştir. Bu nedenle gebelikte takviye-önleyici olarak magnezyum kullanımı gerekli değildir.
Çinko; Çinko vücutta protein ve nükleik asit yapımında önemli bir mineraldir. Gebelikte eksikliği olursa; pre-eklampsi(gebelik zehirlenmesi), erken membran rüptürü ve anne karnında gelişme geriliği (İUGR) olabilmektedir. Ancak halen koruyucu-önleyici kullanımının gerekli olduğunu gösteren yeterli kanıt yoktur.
Gebelikte Diğer Mineraller; Bunlar arasında, bakır, selenyum, krom, manganez, molibdenyum,fosfor ve flor bulunmaktadır.Ancak bunların normal şartlarda gebelikte eksiklikleri bildirilmemiştir ve eksikliklerinin önemi de belli değildir. Bu nedenle gebelikte önleyici-koruyucu kullanımları önerilmemektedir.
GEBELİK & SIVI TÜKETİMİ
Günde en az 8-12 bardak sıvı alınmalıdır. Sıvı sadece sudan değil, içtiğiniz süt,meyve suyu, çorba, vb gibi ürünlerden de alınır.Az sıvı alınması, kabızlık yaratır, ciddi sıvı alım azlığı ise erken doğumu bile tetikleyebilir.Vücuttaki ödem denilen şişliği de sanılanın aksine, az sıvı içerek değil sıvı tüketimini artırarak azaltabiliriz.
GEBELİK & YEME ÖNERİLERİ
Yeme sıklığı; Bütün kadınların gebelikte ihtiyacını karşılayabilecek standart bir beslenme şekli yoktur dahası her gebenin kendine has ,gebelik öncesinden taşıdığı bir beslenme alışkanlığı vardır.Bu alışkanlıklar üzerinde yapılacak değişiklikler gebelikte doğru beslenme için temel oluşturacaktır.Beslenme aralığı uzadıkça özellikle gebeliğin ilk 3 ayında 3 saati geçerse,kan şekeri düşmesine bağlı bulantı tetiklenmektedir.Ayrıca aralık uzamasına bağlı, atıştırma dediğimiz abur cubur yeme sıklığı veya yemeklerde aşırıya kaçılmaktadır,böylece gereksiz kilo alınmaktadır.Beslenme aralığının uzadığı en sık durum gece uykularıdır, ortalama 8 saat olduğu düşünülürse, oluşacak enerji ihtiyacı için yağ yakımının artmasına bağlı gelişebilecek ketoasidozun gebeliğe olumsuz etkileri yadsınamaz, bu nedenle gebelere gece uykudan önce yaklaşık 200 kalorilik hafif bir yemek yenmesi önerilmelidir.
Besin ihtiyacına göre diyet önerilmesi; Beslenme alışkanlıkları değerlendirildikten sonra anne adayı ile besin piramidi üzerinde konuşup bilgilendirmek gerekir, piramidin her katında ki besin grupları ve ne kadar tüketilmeleri konusunda anne adayının bilinçli olması önemlidir.
Her besinin ayrı ayrı faydası vardır o nedenle, mükemmel besin maddesi değil mükemmel besin kombinasyonu vardır diye kabul edilmelidir .Bu kombinasyon ,anne adayının ilk muayenesinde alınan bilgiler ışığında besin piramidi üzerindeki grupların içeriğindekilerden beğeniye göre seçilerek yapılır, dolayısıyla herkese göre farklıdır.
Beslenme piramidi 5 ana besin grubunu, karbonhidratlar, mineraller, proteinler, yağ ve şeker, oluşturur.
Piramit en altta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken karbonhidratlarla başlar ve daha az tüketilmesi gereken gıdalara doğru gider. Yağ ve şeker, çok az tüketilmesi gereken gıdalardır fakat A, D, E ve K vitaminleri gibi vücudumuz için önemli vitaminleri taşıma görevi yaptıklarından dolayı sağlığımız için yenilmesi de çok önemlidir.
Karbonhidrat grubu besin piramidinin en altında bulunur ve en sık tüketilmesi gereken besinlerdir,B-vitamini, folik asit ve demirden zengindir.1 porsiyonu ekmekte ince bir dilim yada makarna veya pirinçte pişmiş olarak yarım su bardağı dolusu olmak üzere, günde 6-11 porsiyon tüketilmelidirler.
Meyve grubuysa folik asit, C ve A vitamininden zengindir, günde 3-5 porsiyon tüketilmelidir.Ancak dikkat çekilmesi gerekli olan bir konuda meyve suyu tüketimidir, bilinmelidir ki bu fark edilmeden gereksiz kalori alımına neden olmaktadır, meyve suyu yerine taze veya dondurulmuş meyve tüketimi teşvik edilmelidir.1 büyük portakal,şeftali,1 küçük elma,7-8 adet çilek,veya yarım bardak kuru meyve 1 porsiyondur.
Sebze grubu iyi bir lif kaynağıdır,A ve C-vitamini , folik asit ve bazıları da bitkisel demir açısından zengindir, günde 3-5 porsiyon ,taze veya dondurulmuş,tüketilmelidir. Ancak sebze-meyve grubundan günlük beslenmede değişik renkli sebze- meyvelerin tüketilmesine önem verilmelidir.1 ölçü sebze çiğ olarak 1 su bardağı, pişmişse yarım su bardağıdır.
Et ve et ürünleriyse günde 2-3 porsiyon tüketilmelidir,1 porsiyon yaklaşık 60-80 gramdır.
Haftada 2-3 porsiyon tüketilmesi önerilen balık etiyle ilgili bazı konulara dikkat edilmelidir.Deniz ürünleri deniz suyundaki mineralleri süzüp vücutlarına alarak bol miktarda demir, fosfor, potasyum, selenyum, iyot ve çinko içerirler, aynı zamanda balık eti iyi bir vitamin kaynağıdır; B-6, B-12, biotin, niasin, D ve A vitamini bol miktarda bulunur.Ancak deniz ürünlerinin suyu süzme ve mineralleri yoğunlaştırma yetenekleri aynı zamanda zararlı maddeler için de geçerlidir. Kirli sularda yaşayan deniz canlıları civa gibi ağır metalleri fazla miktarda bulundurabilirler. Civa özellikle hamilelikte fazla miktarda alındığında gelişen bebeğin beyin ve sinir hücrelerine zararlı olur. Birçok uluslar arası otorite üreme çağında ki kadınlara deniz ürünlerinde bulunabilen civa içeriğinden ötürü haftada biri yağlı olmak üzere 2 öğün balık tüketmesini önermektedir.Yurdumuzda da bulunabilen kılıçbalığı,uskumru,köpekbalığı ve derin su balıkları yüksek oranda civa içerdiklerinden tüketilmemelidirler.Somon,karides,yayın balığı ve konserve light ton balığı ise düşük civa içerdikleri için tercih edilebilirler.Bu arada ülkemizde ki, daha sık tüketilen , lokal balıklar konusunda ise yerel yetkililerin önerileri dikkate alınmalıdır.
Süt ve süt ürünleriyse kalsiyum ,D-vitamini ve protein açısından zengindir,günde en az 3 porsiyon tüketilmelidir ancak mümkün olduğunca yağsız veya az yağlı olanının tercih edilmesi önerilir.1 porsiyon süt veya yoğurt 250 gram, 1 porsiyon peynir ise az yağlı olanda 50 gramdır.
BESİNSEL DEĞERİ OLMAYAN MADDELER
Kafein; Kahve,çay,kolalı içecekler,çikolatada bulunur.Günde en fazla ne kadar kafein alınabileceği net değildir,ancak bebeğe direkt olarak kanla geçtiği için günlük alımının gebelikte kısıtlanması gereklidir.Günlük 200 mg a kadar kafein tüketiminin sorun yaratmadığını belirten çalışmalar mevcuttur, ancak daha yüksek dozlarının düşüklere veya bebeklerin doğum kilolarında geriliğe neden olduğu konusunda bulgular vardır.Kahve veya kahve bazlı ürünlerin tüketimi özellikle son yıllarda çok artmıştır, gebelere bunların azaltılması konusunda bilgi verilmeli, ancak yerine tüketilecek ürünler, özellikle yüksek şekerli, konusunda da dikkatleri çekilmelidir.1 kupa filtre kahve, neskafe veya 1 fincan türk kahvesinde 100 mg , 1 bardak çayda 50mg , 1 kutu kolada 40 mg ve 50 gramlık çikolatada 50 mg kafein bulunur.Unutmayınız;kafein idrar sökücüdür,sık idrara çıkma şikayetinizi artıracak, idrarla beraber kalsiyumda atılacaktır.Kafein aynı zamanda duygusal dalgalanmalarınızı artırıracak, uyku sorunu, çarpıntı yapacaktır.Ayrıca kafein demir emilimini de azaltmaktadır.
Alkol; Gebelikte tüketilen alkolün hangi dönemde , hangi dozda anne karnında ki bebeğe zarar verdiği bilinmemektedir,ancak direkt anneden bebeğe geçtiği için teratojen olarak kabul edilir.Bu nedenle gebelik boyunca kullanımı kesinlikle yasaklanmalıdır.
Yapay tatlandırıcılar;
Sakarin-gebelikte kullanımı güvenli değildir
Aspartam– fenilketonürisi olmayan gebelerde kullanımı güvenlidir
AsesulfamK ve Sukraloz-gebelerde kullanımı güvenlidir.
Tatlandırıcılar genel olarak kilo almayı önlemek amaçlı kullanılmaktadır , her ne kadar FDA(Amerikan ilaç birliği) bunların uygun miktarda tüketiminin güvenli olduğunu söylese de, gebelikte bu tip tatlandırıcılar içeren diyet ürünler yerine besleyici değeri yüksek besinlerin tercih edilmesi daha doğru olacaktır.
Tuz; Geçmişte gebelere tuz kısıtlaması öneriliyordu ancak günümüzde bunun gerekli olmadığı bilinmektedir.Sıklıkla söylenen yemeklere fazladan tuz atılmaması ya da herkesin yediği kadar tuzlu yenmesidir.Tuzun yetersiz alımı ise gebede sıvı elektrolit dengesini olumsuz etkilemektedir, özellikle iyot ihtiyacını da karşılamak amacıyla günde 2 gram iyotlu tuz tüketilmesi idealdir.
Bitki çayları; Bütün gebeler özellikle bu konuda sorgulanmalıdır.Yanlış olmakla beraber çoğunlukla ‘bitkisel’ denince otomatikman zararsız kabul edilmektedir.Ancak birçok bitkinin veya bitkisel ürünün gebelikte kullanımı yasaktır, ayrıca kullanımı yasak olmayanların da gebelikte kullanılabilecek dozu ile ilgili yapılmış yeterli çalışma yoktur.Bununla beraber marketlerden alınabilen, gebelikte kullanımı yasak olmayan bitki çaylarının günde 1 en fazla 2 bardak kullanımı uygun olabilmekle beraber aktarlardan alınan bitkiler veya karışımlar konusunda daha radikal olunmalı ve kullanılmaması önerilmelidir.
GEBELİK & EGZERSİZ YAPARKEN BESLENME
Sağlıklı gebelerde düzenli, günlük veya günaşırı 30 dakikadan az olmayan uygun zorlukta egzersiz yapılması teşvik edilmelidir. Egzersiz olarak en uygun ise yürüme ve yüzme kabul edilmektedir,uygun zorluk ise ‘yürürken şarkı söyleyemeyeceğiniz tempo’ olarak kabul edilebilir.Ancak gebelikte beslenme ve yapılan egzersiz arasında alınan karbonhidrat açısından bir denge sağlanmalıdır.Gebeler dinlenme ve egzersiz sırasında normal kadınlara göre daha fazla kalori harcarlar,bu nedenle egzersizden en az 1 saat önce ve yapılan egzersizin süresi ve zorluğuna bağlı değişmekle beraber sonrasında da kan şekeri düşmesini önlemek amacıyla,hafif bir yemek yenmelidir.Bununla beraber egzersizden önce, egzersiz yaparken ve sonrasında bol sıvı tüketilmelidir.Gebeliği sırasında kilo almada sıkıntısı olan gebelerdeyse egzersiz yapılması sınırlandırılmalı veya öncesi-sonrasında daha yüksek kalorili besinler tüketmesi öğütlenmelidir.
GEBELİK & KİLO ALMA ÖNERİLERİ
Gebelik sırasında alınması önerilen kilo, anne adayının gebelik öncesi VKİ ile bağlantılıdır.Ancak toplamda alınan kilo yanında bu kiloların hangi biçimde alındığı da önemlidir.Her muayenede alınan kilo not edilmeli ve dengenin bozulduğu durumlarda müdahale edilmelidir. Birçok uluslararası kuruluşun önerisi;
Gebelikte 3.aydan sonra haftada
Düşük VKİ((19.8) 12-18 kilo 0,5-1 kilo
Normal VKİ(19.8-26) 11,5-16kilo 0,4 kilo
Yüksek VKİ()26-29) 7-11 kilo 0,3 kilo
Obez VKİ()29) en az 6 kilo 0,25 kilo
Yukarıdaki tablonun tek istisnası ilk 3 aydır,bu dönemde biraz kilo kaybı normal kabul edilebilir ama genelde 1-4 kg civarında kilo artışı olması daha sıkça görülür ve önerilir .Yapılan çalışmalarda bu tabloda da önerilen kilo alımının altında kilo alımıyla erken doğum , düşük doğum ağırlıklı bebek doğumu ve doğum sonrası emzirememe, üstünde kilo alınmasıyla da yüksek kilolu bebek doğumu arasında güçlü bağlantı saptanmıştır.Özellikle gebeliği boyunca 16 kilo üzerinde alanların doğum sonrasında da bu kiloyu uzun süre veremediği saptanmıştır.Bir başka çalışmaysa kilo alımının gebeliğin ilk 20 haftasında fazla olduğu gebelerde doğum sonrası kilo vermenin daha güç olduğunu göstermektedir.
Zayıf kadınlar;Anne karnındaki bebeğin gelişmesinde gerilik, amnion suyunun azalması ve düşük kilolu bebek doğurma riskleri fazladır, bir de gebelik sırasında yeterli kilo alamazlarsa bu riskler daha da artar.
Kilolu kadınlar;bebeklerinde beyin omurilik kusurları,kalp damar bozuklukları,yarık damak,hidrosefali gibi doğuştan olan anormallik görülme riski artar, ayrıca doğumun zor olması da görülebilen risklerdendir.Bu risklerin artmasındaki neden tanı konulmamış şeker hastalığı olabileceği gibi,gebede ki bu aşırı kilo-obezitenin bazı besin eksiklikleriyle özellikle folik asit eksikliğiyle beraber de olabilmesidir.
VKİ 27 nin üzerinde olarak gebeliğe başlayan anne adaylarında gebelik şekeri,hipertansiyon,pıhtı oluşmasına bağlı damar tıkanıklıkları, inme ve idrar yolu enfeksiyonu oluşma riski artar.Bu durumda ki anne adaylarının diyetisyen kontrolünde gebeliklerinin devamı önemlidir ayrıca yürüyüş teşvik edilmeli ve ayda en az 0,5 kilo almasına uygun beslenme rejimi uygulaması sağlanmalıdır.Unutulmamalıdır ki gebelik boyunca kilo verdirici bir beslenme rejimi kesinlikle önerilmemektedir.
Fazla kilo alımı;VKİ ne göre hesaplanan gebeye uygun aylık kilo alma hedefinin üzerine çıkılmasıdır, ancak uluslararası otoriteler gebeliğin her ayı için geçerli olmak üzere 3 kilo üzerinde kilo alımının da incelenmesini
önermektedirler. Bizim kültürümüzde gebeler için ‘iki canlı o nedenle iki kişilik yemeli’ diye yanlış bir düşünce oldukça yaygındır, bu nedenle birçok anne adayı gebelik öncesi kaçındıkları tatlı ve yiyecekleri bolca tüketmeye başlarlar.Ayrıca özellikle ilk 3 ayda gebede hakim olan progesteron hormonunun doğal olarak yaptığı etkiyle anne adayında artan halsizlik ve buna eklenebilen bebeğimi düşürürüm korkusuyla tercih edilen hareketsiz yaşam tarzı anne adayının dengeli beslense bile kalori harcaması azaldığı için aşırı kilo almasına neden olur.Ayrıca anne adayları gebelikten dolayı yapay tatlandırıcı kullanımını bırakırlar ve sağlıklı beslenme adına bol meyve suyu da tüketirlerse kolayca kilolarına kilo katarlar.Meyve suyu tüketimi yapılan araştırmalarda gebelik döneminde alınan kiloların en sık karşılaşılan nedenidir.
Fazla alınan kilonun nedeni tespit edildikten sonra anne adayıyla bunu önlemek için yapılacak besinsel veya yaşam şekliyle ilgili değişiklikler tartışılır, ayrıca uygun beslenme rejimi için diyetisyene yönlendirilir.Bu konuda gebeyle her muayenede özellikle konuşulmasının ve kilo kontrolü konusunda teşvik edilmesinin yapılan çalışmalarda etkili olduğu saptanmıştır
Fazla kilo alımı saptandığında dikkate alınacaklar;
1-Önceki kilonun ölçümünde veya kaydında hata olasılığı değerlendirilir
2-Kilo alma düzeni incelenir, 1 önceki ay az kilo alınmışsa sonraki ay fazla alınabilir
3-Ödem- şişkinlikte artış var mı?
4-İştah artışı var mı, fast food tarzı mı beslenmeye başlamış? Tatlı-meyve suyu tüketimini mi artırmış
5-Psikolojik olarak veya sosyal olarak hayatında değişiklik var mı? Sıkıntıdan aşırı yemek yiyen veya iştahtan kesilen birçok anne adayı vardır.
6-Fiziksel aktivitesinde yorgunluğa veya yatak istirahatine bağlı azalma var mı…
Düşük kilo alımı; Normal VKİ ile gebe kalan bir anne adayı ilk 5 ayda yaklaşık 5 kilo almalıdır , kilolu ise 2,5-3,5 kilo ,zayıf ise 7-8 kilo arasında almalıdır.Aylık bazdaysa normal VKİ olan gebenin ayda 1 kilodan , kilolu VKİ olan gebenin ise ayda 0,5 kilodan az alması düşük kilo alımı olarak değerlendirilir.Yapılan birçok çalışmada gebeliğin ilerleyen dönemlerinde düşük kilo alımıyla erken doğum arasında ilişki saptanmıştır.
Düşük kilo alımında dikkate alınacaklar;
1-Sadece o ay değil ,gebeliğiniz sırasında tüm alınan kiloyu dikkate alın.Nedenine gelince,çok kilo alınan ayın sonrası anne adayı dikkat ederek az kilo alabilir yalnız bu sonraki aylarda da böyle devam etmemelidir,
2-Bir önceki kilo yanlış kaydedilmiş olabilir mi, kıyafet farkı var mı dikkate alınmalıdır,
3-Vücutta ödeme bakılmalıdır,
4-Bulantı, kusma, ishal veya başka bir hastalık varlığı önemlidir,
5-Yeme kusuru, kilo alma korkusu sorgulanmalıdır,
6-Erken doyma var mı sorgulanmalıdır .Bazen aşırı sıvı tüketiminin iştahı kapayabileceği dikkate alınmalıdır, böyle durumlarda kalorisi az sıvıları kalorililerle değiştirmek gerekebilir,
7-Çeşitli psikososyal sorunların örneğin istenmeden gebe kalınması, aile desteği olmaması, iş kaybı gibi nedenlerin yeme sorunu yaratabileceği dikkate alınmalıdır,
8-Ekonomik nedenlerle olabilecek beslenme yetersizliği veya uyuşturucu kullanımının da iştahı azaltabileceği dikkate alınmalıdır.
ANNE ADAYLARINA KISA KISA
– Yediğiniz her şeyi not edin, akşam eşinizle günün değerlendirmesini yaparak sonraki gün neler tüketeceğinizi belirleyin, böylece baba adayını da gebelik sürecine dahil edin
– Kalori hesabı yaparken besleyiciliğine de dikkat edin, beyaz undan yapılan ekmekten aldığınız 150 kalori ile tam tahıl ekmeğinden alınan 150 kalori aynıdır ama tam tahıl daha besleyicidir
– Karnınızda ki bebeğinizin düzenli beslenmeye ihtiyacı vardır, aç olmasanız bile düzenli yemeye özen gösterin. Ancak unutmayın ki en iyi ve dengeli beslenme tarzını uygulasanız bile eğer sigara ve alkol alıyorsanız bir işe yaramaz
– Şeker tüketmek boş kalori almakla ve gereksiz alınan kilolarla eş anlamlıdır, ancak yerine yapay tatlandırıcı kullanmakta iyi bir alternatif değildir ,doğrusu tercihen meyvelerden şeker ihtiyacını karşılamaktır.Şekerden alacağınız kaloriyi daha yüksek besin değeri olan gıdalardan almanız sizin ve bebeğiniz için daha iyidir.
– Hazır, pişmiş veya yarı pişmiş, yiyeceklerden uzak durun, konserve yerine taze dondurulmuş ürünleri tercih edin, ama en doğrusu mevsiminde taze sebze –meyve tüketilmesidir. Lifli besin tüketimi gebelik şekeri gelişme riskini azaltmaktadır.
– Gebelikte uyguladığınız beslenme şeklini aileniz içinde geçerli kılarsanız, hem daha kolay uygularsınız ,hem de daha sağlıklı bir aileniz olur.
– Demir hapınızı ya aç karnına ya da yemeklerde C-vitamininden zengin gıdalarla alın ve 2 saat öncesi- sonrasında süt ürünü tüketmeyin, keza kalsiyum tabletini de demir tabletinizden farklı zamanlarda alın.
– Kalsiyum tabletleri yemekle beraber alınınca daha iyi emilirler.
– Süt ve süt ürünlerinin pastörize ürünler olmasına dikkat edin.Açıkta satılan sütlerden uzak durun.
– Vitaminler insan vücudunda ki birçok yapım ve yıkım ,yani metabolik, olayın olmasını kolaylaştıran maddelerdir, sıklıkla sorulan kilo aldırır mı sorusunun cevabı ise hayırdır.
- DR. A. ERAY MEMEÇ
KADIN HASTALIKLARI & DOĞUM UZMANI
ÖZEL MEDLİNE ADANA HASTANESİ