HIV(AIDS); bir retrovirüs olan HIV ile ilk karşılaşmamızdan beri yaklaşık 30 yıl geçti, bu sürede virüsü tanıma ve tedavisinde önemli başarılar elde edildi.Artık anne karnında HIV virüsünü alanların gebeliklerini takip ediyoruz. Ancak ülkemizde olmasa da özellikle Amerika’da AIDS halen ciddi bir halk sağlığı sorunudur ve gebelikte geçirilen infeksiyonların da en önemlisidir.
HIV virüsü bulaştıktan sonra önce sessiz bir dönem olur, ardından yavaş yavaş bağışıklık sistemi çöküp AIDS oluşur ,ancak bu birkaç aydan 17 yıla kadar uzayabilen bir süreçtir .Gebelikte HIV infeksiyonu varlığında , müdahale edilmezse anneden bebeğe %25 oranında geçer ancak bebek ve anne üzerinde olumsuz etkisi olmayan antiretroviral ilaç tedavisiyle müdahale edilirse oran %8 e kadar düşer. Bu oran antiretroviral ilaç tedavisi+sezaryenle doğum+emzirmenin yasaklanmasıyla beraber %1-2 ye kadar da inmektedir.Ancak bazı özel durumlarda ,anne kanında düşük CD4 hücre miktarında,sezaryen anne hayatı için risk oluşturmaktadır bu nedenle anneyle konuşup bilgilendirerek karar verilmelidir.
HIV enfeksiyonu tanısı,HIV-1 ve HIV-2 antikorunun ELISA yöntemiyle teşhisi , WESTERN BLOT yöntemiyle doğrulanmasıyla konulur ,ancak erken teşhis hastalığın ilerlemesini önlemede çok önemlidir.HIV infeksiyonu saptanan gebenin takibi bu konuda yetkin olan merkezlerce yapılmalıdır.İlk yapılması gereken hasta olan gebeyle hastalığın seyri, bulaşıcılığı,bebek üzerindeki etkisi ve tedavi alternatiflerinin konuşulmasıdır.Ardından diğer HIV infeksiyonuna eşlik edebilecek pnömokok zatürresi, Hepatit B ve C taranmalı ve aşıları yapılmalıdır.Gebelik hastalığın seyrini değiştirmemektedir, tedavi protokolü ise aynen gebe olmayanlarda ki gibidir.
Son söz; tüm gebeler, erken teşhis sonrasında yapılan uygun müdahaleler anneden bebeğe HIV geçişini azalttığı için, taramadan geçirilmelidir.